8 Mart 2013 Cuma

Cambridge & Oxford Gezisi [İngiltere Notları]

Selam ile başlıyorum,


Meşhur Cambridge ve Oxford sehirlerini gormek icin uzun bir bekleyisten sonra ziyaretimi gerçekleştirdim. Bir kez daha İngilizlerin dünya'ya nasıl hükmettiklerini yakından anlamış oldum. İngiltere, sahip olduğu şehirlerini öne çıkartmak için gösteriş ve reklam kısmının çok iyi yapmaktadır diye başlayayım.

Özellikle konumum itibari ile gezdiğim şehirlerden Londra, Manchester, Oxford, Cambridge, York, Bristol vs.. gibi şehirlerin hepsinin içinden geçen nehirleri mükemmel bir şekilde kullanmayı biliyorlar ve onlardan faydalanıyorlar. Böylece turizm potansiyelini değerlendirmeyi ve bunlardan çok ciddi paralar kazanmayı yapabiliyorlar. (işin ticari boyutu :)

Cambridge'in içinden geçen nehirde punting dedikleri gondollar ile şehre ziyarete gelenleri nehrin içinden 45 dakikalık bir yolculuk yaptırıyorlar. Bu şekilde şehirlerin tanıtımlarını çok iyi yaptıkları gibi buradan önemli bir kazanç elde ediyorlar. Bunu düşünürken aklıma Fırat, Dicle, Van ve en önemlisi de Haliç gibi muhteşem yerlerimiz geldi, eğer buralarda bu tarz aktivite veya sporları uygulayabilirseniz hem şehrinizin reklamını dünya'ya yansıtacağınız gibi hem de bölgenin turizm sayesinde gelişmesinin de önünü açmış olursunuz.

Oxford ve Cambridge şehirlerin özelliğine gelince, bu şehirlerde gerçekten ne bir sanayi ne de bir iş sahası olmadığı gereçeğini görüyorsunuz. Lakin bu şehirlerin kalkınması için bir anlamda uyguladıkları eğitim yuvası ile marka şehir oluşturmayı becerebilmişler. Bu konuda İngiltere'nin dünyadaki konumu bakımından bilimsel ve akademik bilgi üreten merkezler olmasını sağlamışlar desem herhalde yanılmam. Çünkü buradaki eğitimin kalitesini burayı gezerken anlayabiliyorsunuz.

Verdikleri eğitimin kalitesi bakımından dünya'da kendini ispatlamış olan Oxford ve Cambridge üniversiteleri, bizim bildiğimiz gibi üniversite değiller. Öncelikle bu üniversiteler şehrin birçok noktasına dağılmış bulunan college dedikleri okullardan oluşuyorlar. Ayrıca, bunların hepsi de öğrenci alırken kendi kurallarını uyguluyorlar. 

Oxford 39 kolejden ve Cambridge ise 31 tane kolejden oluşuyor.

Bu okulları gezerken ilk bakışta gözüme çarpan size eğitimde verdikleri kalite kadar sosyal yönünüzün geliştirilşmesi için uyguladıkları birçok aktivite ve sporu da yapmak için geniş alanlar oluşturmaları. Okulların sahip olduğu geniş yeşil alanlar ve bahçeleri ile birlikte, futbol, Kriket, Rugby, su sporu, tenis, beyzbol, basketbol, vs.. gibi dikkate değer alanları öğrenciler için ayırdıklarını görebiliyorsunuz.

Bu kolejlerin hepsini gezip dolaşabiliyorsunuz., bu alanları turizme açarak buradan da üniversitenin kazanç elde etmesini sağlamışlar -) Turizm'in Cambridge şehrine getirisi yıllık  525 milyon $ üzerinde...

Oxford Universitesinin sloganı benim dikkatimi çektiği kadar da şaşırtmıştı -( : 

"Dominus illuminatio Mea" (yani: Rab benim ışığımdır) bu sloganı her yerde görebiliyorsunuz, Üniversitenin kuruluş tarihi 11. yüzyılın sonları gibi.

Cambridge Üniversitesinin sloganı ise ise: 

"Hinc lucem et pocula sacra" (yani:"Buradan ışık ve kutsallık doğar"), kuruluş tarihide 13 yy. başları gibi. (eğitim kurumlarına verdikleri isimler insanı kendisine hayran bırakıyor...)

Oxford Üniversitesinde yerel yöneticiler ile aralarında çıkan anlaşmazlık sonucunda oradan ayrılan akademisyenler daha sonra Cambridge Üniversitesini kurmuşlar ve bugün Cambridge dünyada en çok Nobel alan bir üniversitede olduğu kadar bilim yuvası olarak nitelendirilmektedir.)

Oxford ve Cambridge ne kadar çok birbirine benzese üniversitelerinden dolayı içlerinde de büyük rekabet olan iki şehir. Araralarındaki rekabeti sadece eğitimde değil, spora bile yansıtmışlar. Her yıl iki üniversite arasında yapılan kürek yarışları kaçırılmaması gereken bir rekabete sahne oluyor. Her yıl Mart ayında yapılan bu yarışların 2013 yılında 158 yapıldı. Tabii ki bunda her iki şehrin içinden geçen nehrin etkisi olduğu kadar üniversitelerin buna verdiklerin önemin de etkisi var. Akademik yarışı spora da taşıyan bu iki şehrin daha detaylı bir analizi yapılması bize eğitimin nasıl yapılması gerektiği konusunda rehber olacaktır..)

Türkiye'nin eğitim konusunda buradan alması gereken birçok örnek var, 
Cambridge üniversitesinin Botanik bahçesini ziyaret ettiğim zaman iyice şaşkına döndüm. Dünyanın birçok farklı coğrafyasından topladıkları farklı özellikteki bitkileri, ağaçları ve tarım ile ilgili bilgileri görünce hayretler içinde kaldım. Bunları buraya nasıl toplayıp getirebilmişler diye düşünürken ! Bu bitkilerin üzerinde hepsinin hangi bölge orjinli olduğunu anlamanız için üstlerine isim, numara, ülke vs.. gibi bilgileri etiketleyip belirtmişler. Gerçekten çok ilginç, üniversite ve bilimsel araştırma anlayışının nasıl olması gerektiğini gösteriyor zannımca..)

Botanik bahçesinde aynı zamanda Newton'un başına elma düşmesiyle yer çekimini keşfettiği yeri ve ağacı de görebiliyorsunuz :)

Buraya ziyaret ettiğiniz zaman öncelikli olarak gördüklerinizin mükemmel bir inşa ve dizayn harikası olduğu gerçeğidir. Nasıl inşa ettiklerini düşünmekten ziyade asıl sorması gereken nasıl hala ayakta kalabilmeleri olması gerek, gerçekten yapıların mimarisi konusunda çok estetik ve yaratıcı bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Bunu İngiltere'nin birçok şehrinde görebiliyorsunuz.

Şehirlerin en büyük özelliği ise, İstanbul'da başımızın belası ve ömrümüzün en fazla boşa harcanılan kısmını oluşturan trafik sorunu diye bir problemin olmamasıydı. 
İngiltere'de insanların 7'den 70'e bisiklet kullanmasının yanında ülkenin çok iyi gelişen bir ulaşım altyapısına sahip olması trafik sorunu diye bir problemi ortaya çıkartmamaktadır. Birçok ailelerin çocukları ile beraber bisiklet kullanırken görmem beni şaşırttı. Şehirlerde bir bisiklet endüstrisi var. Bölgenin coğrafi açıdan düz olması yolların bisiklet için çok rahat olmasını sağlamış aynı zamanda her yerde bisiklet ve bisiklet park yerleri ile karşılaşabiliyorsunuz.

(Melih Arat'ın niye ısrarla Türkiye'de bisiklet kültürünü istemesi ve bisiklet yolları ile beraber bunları kullanan bir toplum haline gelmemiz için yazdığı yazıları burada daha iyi anladım.)

Şehrin ekonomisi genel olarak eğitim sektörü üzerinden dönerken bisiklet endüstrisinin de katkı bulunduğu yadsınamaz. Zira, coğrafi açıdan oldukça düz bir şehir olması, bisiklet yollarının mevcudiyeti ve hemen her yerin bisiklet mesafesinde olması şehirdeki herkesin bisiklet kullanmasını açıklıyor. Şehirde gezerken ne kadar bisiklet ve bisiklet park yerlerine sahip olduğunu görünce şaşıracaksınız.
Öncelikle Turizm ofisine uğrayıp gezmek istediğiniz yerleri işaretledikten sonra yürüyüşünüze başlayabilirsiniz.. (şehri kesinlikle yürüyerek keşfetmenizi şiddetle tavsiye ederim)..

Peki Cambridge denince neler görmek gerek, buyrun benim gezdiklerim ve size tavsiyemdir;

- Cambridge Botanic Garden (görmeden gelmeyin derim :)
- River Cam'da PUNTING (yapmadan gelmeyim :)
- King's College
- Trinity College
- Clare College
- Great St. Mary Church
- Grosshoper Clock
- Mathematical Bridge
- Magdalena Bridge
- Fitzwilliam Museum
- Kettle's Yard Muzeum
- Sedwick Museum of Geology
- Museum of Zoology

Oxford:

- Christ Church College
- Magdalen College

- Queen's College
- Pembroke College
- Merton College

- Oxford Castle

- Ashmolean Museum of Art and Archaeology
- Museum of Natural History and Pitt Rivers
- Museum of Oxford

- Museum of the History of Science
- Radcliffe Camera
- Radcife Square
- Bridge of Sighs

Fazla uzattım yine ama klavyenin başına oturunca edindiğim bilgileri aktarmanın heyecanı sürüklüyor gibi :)) burada noktalayıp size çektiğim resimlerden birkaç tane göstereyim.



































Şerif

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder